hardal gazi

Monday, November 24, 2014

ozellikle lenfomalarin tedavisinde kullanilan kemoterapinin, dunya savaslarinda kullanilan hardal gazindan hareketle, ikinci dunya savasindan sonraki senelerde gelistirildigini biliyor muydunuz? ben de bilmiyordum, bugun ogrendim. Gustav Lindskog isimli doktor, non-Hodgkin lenfomali ve olmek uzere olan bir hastayi (hasta anonim ve JD olarak geciyor, Polonyaliymis) deneysel bir tedavi olarak bununla cok kisa sureligine (1 aylik bir remisyon) tedavi etmis; sonrasinda da bundan hareketle tedavi gelistirilmis.

neyse, hardal gazi. kemoterapinin neden bu kadar cekilmez bir sey oldugunu anlamaya calisirken "hardal gazi" diye akildan gecirmek aydinlatici olabilir.


konuyla ilgili grafigim:

H A R D A L  G A Z I
A
R
D
A
L

G
A
Z
I



tembel degil ve calisiyor


gecenlerde dusunce sislenmesinden bahsetmistim (bunu bana gayet guzel ceviren Ihsan hocama tesekkurler, ben brain fog deyip duruyordum). bununla ilgili yaptigim seylerden biri lumosity, peak gibi konuyla ilgisi olan arkadaslarin da "etkili oluyor" dedigi oyunlarla, app'lerle hasir nesir olmak. her gun degilse de, bazen birkac gun ustuste, bazen gunasiri oynamaya gayret ediyorum. acikcasi bazi acilardan bekledigimden daha iyiyim, bazi alanlarda ise surekli duvara carpiyorum. asagidaki gorseller peak'te simdiye kadarki performans grafiklerim. hafizadaki inatci sorun dikkatleri cekecektir.

ben odak sorunu yasiyorum dememe ragmen bu cocuk bana "en iyi oldugun alan odaklanma" diyor.


focus. srsly?
gurur tablom. dususun tam kemoya denk gelmesi tesaduf mu? bence degil.  


memory: olmuyor :(

ece sukan kaslari 2

Friday, November 21, 2014

bugun ilk kas yaptirmanin arkasindan 15. gun rotusa gitme gunuydu ve ilkinden DAHA DA IYI (ie. kalin) kaslarla ayrildim. asagida da gorebileceginiz uzere, ece sukan'a bir tik daha yakin -ve kabuklari dokulunce daha da normal gozukme garantili.

ekte: gizemli bir pozum


beni bu ise sokan ZD'ye ne kadar tesekkur etsem az.



* ece sukan aratip kendini bu blogda bulanlar varsa ne hissediyorlardir acaba?

mide blues

Wednesday, November 19, 2014

onumuzdeki gunlerde dorduncu tur kemonun gerekliligi ve tedavi protokolu uzerine ikinci ve ucuncu fikirler almak uzere harekete gectim. ozellikle de 2 Aralik yaklastikca, psikosomatik (oldugunu dusundugum) bir mide bulantisi gozlemliyorum. sonuncu kemo sahiden psikolojik olarak beni biraz (epey?) yerimden oynatmis ki bana her sey seni hatirlatiyor: bir sey yerken aklima hastaneyle ilgili bir detay geliyor = mide bulantisi. yuvarlak ekmek goruyorum (hastane standardi) = mide bulantisi. bir yerlerden gelen trrrk trrrk sesine takiliyorum = mide bulantisi. bu boyle surekli olan ve aklimdan cikmayan bir sey degil ama su an cok fazla sey reaktif mide bulantisina sebep olmaya basladigi icin canim sikkin. bardagi tasiran damla benim icin (nedense) Kindle baglantisi oldu. hastaneye her seferinde kitap okumak icin Kindle'i goturuyor ve her seferinde basarisiz oluyorum cunku kemoterapi alirken ve sonrasindaki birkac gun bir sey okumak > kuyruklu yildiza inis yapmak. yine de her seferinde tam takim tum teknolojik aletlerim ve ben hastaneye gidiyoruz cunku ya okursam (asla okuyamadi). bu okuyamayisa ragmen de, belki de tam bu sebepten, ne zaman elime Kindle'i alsam, hastane yatagina isinlaniyorum, mideme o tuhaf his geliyor ve Kindle'dan kitap=okunamiyor (oysa cok sevdigim Zimzim'in hediyesi). buna urettigim cozum ise iPad'deki Kindle app'ini kullanarak okumak. insan zihni gercekten cok acayip calisiyor.

bunlarin hepsinden ayri olarak da, kemoterapi sahiden cok yikici bir yontem (iyi ki yazdim cunku bunu bilmiyordunuz). simdi gecirdigim lenfomanin sebebinin buyuk ihtimalle bir onceki lenfomanin kemoterapisi oldugunu da tahmin ettiklerinden (ikincil kanserler dedigimiz yan etki) bir damla bile fazla ilac alasim yok. eger dorduncu kemoterapinin yapilmamasi ancak marjinal bir risk olusturuyorsa acikcasi olmama ihtimalini iyice bir dusunecegim. insan ikinci kez kanser gecirirken daha bir gurme oluyor; ilk seferinde ilk ve tek doktorum ne dediyse kuzu gibi yapmis, hicbir seye ses cikarmamistim. simdi icimden arada zorlamak, defalarca sormak, istemiyorum hakkimi kullanmak gibi seyler geciyor. ne kadar etkili olacak ve yine kinali bir kuzu gibi 3208'e uc gunlugune yatacak miyim tabii bilemiyoruz, ama denemeye deger.




gorsellerimiz: buzdolabindan gorunum

Monday, November 17, 2014

diger neupogen'den daha cok tercih edilen neupogen, after eight'in ustunde gururla yukseliyor.

cehennemde uc gun

Sunday, November 16, 2014

negatif cikan pet ct'nin verecegi ekstra moral puanlariyla ucuncu turun meltem gibi gececegi fikrini acaba bana kim vermisti? (kesin aileden biri. onlar hep bir naif oluyorlar). neyse, oyle olmadi. hatta tum hayatimda aldigim en korkunc, her anlamda en yipratici, en tahammul edilmez kemoterapi seansi oldugunu -tamamen objektif- beyan edeyim.

belki sorun, Rituximab ve CHOP gunlerini ayirmayip, CHOP'u hemen Rituximab'in ardindan almamdi. o da su demek oldu: PET'in hemen ardindan 12:30-13:00 civari Rituximab'la baslayan tedavi araliksiz CHOP'la devam edince, gece 1 gibi bitti. sanirim. acikcasi zaman kavramim o noktada biraz kaydi. ozet gecmem gerekirse: COK. FAZLA.

basta bu taktik bana zaman kazandiracak ve eve cumartesi yerine cuma gidecegim diye sevindiysem de goruldu ki neticesi orta capta bir sinir krizi oldu. bunu iki ilacin arka arkaya verilmis olmasina baglamak istemiyorum (bu mesela annemin teorisi cunku diger kemoda ayni gunde yapilmazsa hop yine her sey gulluk gulistanlik olacak beklentisi var), kemoterapi oyle bir sey ki, zaman gectikce alismiyorsun, zaman gectikce vucuttaki kumulatif etkisi arttigindan daha cok cokuyorsun. tahminim, bu ucuncu turun cehennemden cikan cilgin kemo seklinde gecmesinin sebebi, iki ayri parametrenin bir araya gelmesinin veya (daha yuksek ihtimal) sadece kumulasyonun etkisi.

bugun normale yakinim diyebilecegim ilk gun gibi. persembe-cuma, hatta evde olmama ragmen cumartesi, igggggrenc gunlerdi.

persembe: hastanede uyur uyaniklikla gecti. su sisesi gorunce ogurdugum icin 24 saate yakin sivi mamaya bagladilar (mama sut gorunumlu ve icinde yumurta, zeytinyagi, yuksek bilmemneli soya yagi, b vitamini kompleksi gibi urunler var). 3 gun boyunca (once kemo, sonra ilaclar, sonra mama) hic cikmadan o trrrttt trrrrttt makinaya bagli olmanin da insanda cinneti getiren bir etkisi var. baslarda makinaya r2d2 ya da BMO gibi isimler takip sevimlilestirmeye calisiyordum ama basbasa gecirdigimiz son birkac gunun sonrasinda kendisine besledigim tek his: ortadan ikiye kirmak istemek.

cuma: hah neyse cuma daha iyi oluyoruz ve eve cikiyoruz gunu. ama cuma gelmesine ragmen bir turlu daha iyi hissetmedigimi farkedince, sanirim tum hastane-hastalik-vb durumlar kariyerimdeki ilk sinir krizimi gecirdim. temalar: beni buradan cikarin, burada kalmak istemiyorum, hemen cikarin, bunlarin hepsini sokun, dorduncu kemoyu assssla almayacagim, aldiramazsiniz, zorla aldirirsaniz dava ederim (birilerini dava acmakla tehdit etmek cocuklugumda annemin berberiyle baslamisti), beni buradan cikarin -seklindeydi.

hemsirelerden biri beni zorla koridorda yuruttu, hastanenin sahiden guzel manzarali bir yerine oturttu. "bak ne guzel manzara" diyor. bence de cok guzel manzara. ama benim icimdeki manzara BERBATH o yuzden o cok guzel manzara beni daha da mutsuz ediyor. tabii nazik bir insan oldugumdan kendi mini cinnetimde bile "hmm evet yemyesil", "kisin kar yagiyor mu?" gibi small talk yapmaya calistim. sonra taburculuk islemleri tamamlanip beni azad edecekleri saate kadar hepten kafayi yemeyeyim diye doktor bana bir Ativan verdi. onun etkisiyle biraz daha sakin bir sekilde hastane odasina tahammul edebildim. hastane odasindaki pencerelerin kulplarinin neden olmadigini gercekten anladigim ilk gun.

cumartesi: daha oncekilerde epey iyi gecen, hatta disarida kahvaltiya cikabildigim ya da kucuk yuruyusler yaptigim bu gun de kendi capinda bir eziyete donustu, cunku (sanirim kortizonun hediyesi olan) huzursuz HER SEY sendromu. buna huzursuz bacak diyorlar ama kalcam, belim, alt bedenim falan surekli -ama surekli- hareket halinde. normal bir zamanda olsa kendimi sokaga atip kosabilirim tabii ama direncim 1 haftalik kedi yavrusu kivaminda olunca bunun da tek cozumu koltukta ya da yatakta her yeri oynatip, bu sebepten hepten yorulup, ama her yeri oynatmaktan dolayi uyuyamayip acikcasi DELIRIR SEKILDE YATMAK.


pazar sabahi: her sey bir nebze daha normale donmus gibi. bunye takibindeyim (daha dogrusu o beni takipte.)

anlamli tutulum yok

Wednesday, November 12, 2014

sabahki petin, henuz raporu elimde olmasa da acik ve net sonucu bu: anlamli tutulum yok.

anlamli. tutulum. yok.

pet ct teknolojisiyle kanser hucresi olarak yorumlayabilecegimiz bir sey goremedik demek oluyor. tedavi baslamadan hemen once cekilen pet'te boynumda golf topu kadar radyoaktif tutulum oldugunu dusunursek: WIN.





pet ct

an itibariyle hastaneye intikal ettim ve 9'daki pet ct randevumu bekliyorum. ismi cok sevimli gelen bu tarama tekniginin acilimi positron emission tomography -ve acikcasi tam ne demek bilmiyorum. su an dusuncelerim (annemin surekli bankodaki kizi darlamasina kulagim takilmadigi zamanlarda) pet'in sonucu cunku o sonuc bize tedavinin nasil gittigini gosterecek. bana sorarlarsa iyi gidiyor ama bakalim iceride nasil gidiyor? bakalim lenf sistemi memnun mu? bakalim beyaz atli sovalyemiz rituximab muvaffak olabilmis mi? sonucu hemen alinmayacak da olsa (genelde raporu ertesi gune yazilir) ben artik bu isin kendi capimda uzmani oldugumdan, en azindan supheli tutulum var mi yok mu kabaca bir fikrim oluyor. o yuzden planim, cikar cikmaz monitorun oldugu odaya gidip ekrana goz atmak. normalde her pet ct'mi sonomed'de cektirdigimden ve kendileriyle akrabalik bagim oldugundan "ee nasil bakalim gencler?" diye monitorun oldugu odaya kafami sokmaya alisigim ama simdi hastanedeyiz ve buradaki burnumu sokma derecem ne kadar olacak, gorecegiz. umuyorum ki raporda "kanser buttttttun vicudu sarmis hanimefendi" minvalinde bir seyler yazmaz. bu kadar kusturan ilaci bosuna aldiysam cok kizacagim ve kuzenimin tavsiyesi uzerine ayahuasca shamanlarina karisacagim.

gelismelerle karsinizda olacagiz.



yarinlarda

Thursday, November 6, 2014

su an karin agrisindan kivraniyorum ama aglamak yo-o-ook, gulmek var cunku bu demek oluyor ki ureme sistemim calisiyor.

o zaman hep beraber Ali Riza Binboga'dan dinleyelim:


ece sukan kaslari

Wednesday, November 5, 2014

surekli seyrelen kaşların pasif agresif baskisina dayanamadim ve aslinda ne zamandir aklimda olan kalici kaş dovmesini bugun yaptirdim (kalici derken, 1.5-2 sene kadar kalici). zaten kaşlarım hayatimin her doneminde seyrek ve kumral oluslariyla dikkat cek(me)mislerdir; guldur guldur kaşlarım vardi ve simdi yok gibi bir kayip yasamadim. ama saclar da olmayinca (ve daha onceki maceralarimdan hatirlayacaginiz uzere peruk da takmadigim icin) kaşların da seyrelmesi = haddini asan bir yumurtalik. GY, icime donusunde Ido kaşlı olacagim ve aman allahim ne yapacagimizi bilemeyecegimiz dusunsenehemdeikiseneboyunca suphesini dusurdugunden beri benim de cekincelerim vardi (ama kendisi beni en seyrek kaşlı halimle hic gormuyordu cunku ben sabah daha erken uyanip bu hatayi duzeltiyordum dolayisiyla NE BILECEKTI). tabii bu maceradan Sevda Demirel'in yesil-siyah kaşlarıyla cikma riski de vardi. tabii boyle olmadi; zaten ben de kaşı yapacak hanimi 15 dakika boyunca her turlu soru ve sorunumla darladim: "duz olsun", "bu duz mu? o zaman duz olmasin", "Zeynep'inki gibi olsun", "ama kalin olmasin"...

neyse ki, netice gayet basarili. su an olabilecekleri en koyu halde (cunku 3-5 gun sonra normallesmeye basliyor) bile pinarcim kaşına naptim canim? denecek bir halde degiller. bu parkuru da kazandiklarimiz listesine ekliyor ve yola devam ediyoruz.


(yazinin basligi ece sukan kaşları cunku dun geceki dogumgunu partisi masasinda en az on kere ece sukan kaşları diye sayikladim, ustelik ece sukan demeyi de beceremedim. tabii gonul isterdi ki ece sukan kaşlarım olsun ama tesis yok.)

musteri memnuniyeti yuzumden okunurken. keske ruj surseymisim.
ece sükan: kaşlı birisi.
 
site design by designer blogs