negatif cikan pet ct'nin verecegi ekstra moral puanlariyla ucuncu turun meltem gibi gececegi fikrini acaba bana kim vermisti? (kesin aileden biri. onlar hep bir naif oluyorlar). neyse, oyle olmadi. hatta tum hayatimda aldigim en korkunc, her anlamda en yipratici, en tahammul edilmez kemoterapi seansi oldugunu -tamamen objektif- beyan edeyim.
belki sorun, Rituximab ve CHOP gunlerini ayirmayip, CHOP'u hemen Rituximab'in ardindan almamdi. o da su demek oldu: PET'in hemen ardindan 12:30-13:00 civari Rituximab'la baslayan tedavi araliksiz CHOP'la devam edince, gece 1 gibi bitti. sanirim. acikcasi zaman kavramim o noktada biraz kaydi. ozet gecmem gerekirse: COK. FAZLA.
basta bu taktik bana zaman kazandiracak ve eve cumartesi yerine cuma gidecegim diye sevindiysem de goruldu ki neticesi orta capta bir sinir krizi oldu. bunu iki ilacin arka arkaya verilmis olmasina baglamak istemiyorum (bu mesela annemin teorisi cunku diger kemoda ayni gunde yapilmazsa hop yine her sey gulluk gulistanlik olacak beklentisi var), kemoterapi oyle bir sey ki, zaman gectikce alismiyorsun, zaman gectikce vucuttaki kumulatif etkisi arttigindan daha cok cokuyorsun. tahminim, bu ucuncu turun cehennemden cikan cilgin kemo seklinde gecmesinin sebebi, iki ayri parametrenin bir araya gelmesinin veya (daha yuksek ihtimal) sadece kumulasyonun etkisi.
bugun normale yakinim diyebilecegim ilk gun gibi. persembe-cuma, hatta evde olmama ragmen cumartesi, igggggrenc gunlerdi.
persembe: hastanede uyur uyaniklikla gecti. su sisesi gorunce ogurdugum icin 24 saate yakin sivi mamaya bagladilar (mama sut gorunumlu ve icinde yumurta, zeytinyagi, yuksek bilmemneli soya yagi, b vitamini kompleksi gibi urunler var). 3 gun boyunca (once kemo, sonra ilaclar, sonra mama) hic cikmadan o trrrttt trrrrttt makinaya bagli olmanin da insanda cinneti getiren bir etkisi var. baslarda makinaya r2d2 ya da BMO gibi isimler takip sevimlilestirmeye calisiyordum ama basbasa gecirdigimiz son birkac gunun sonrasinda kendisine besledigim tek his: ortadan ikiye kirmak istemek.
cuma: hah neyse cuma daha iyi oluyoruz ve eve cikiyoruz gunu. ama cuma gelmesine ragmen bir turlu daha iyi hissetmedigimi farkedince, sanirim tum hastane-hastalik-vb durumlar kariyerimdeki ilk sinir krizimi gecirdim. temalar: beni buradan cikarin, burada kalmak istemiyorum, hemen cikarin, bunlarin hepsini sokun, dorduncu kemoyu assssla almayacagim, aldiramazsiniz, zorla aldirirsaniz dava ederim (birilerini dava acmakla tehdit etmek cocuklugumda annemin berberiyle baslamisti), beni buradan cikarin -seklindeydi.
hemsirelerden biri beni zorla koridorda yuruttu, hastanenin sahiden guzel manzarali bir yerine oturttu. "bak ne guzel manzara" diyor. bence de cok guzel manzara. ama benim icimdeki manzara BERBATH o yuzden o cok guzel manzara beni daha da mutsuz ediyor. tabii nazik bir insan oldugumdan kendi mini cinnetimde bile "hmm evet yemyesil", "kisin kar yagiyor mu?" gibi small talk yapmaya calistim. sonra taburculuk islemleri tamamlanip beni azad edecekleri saate kadar hepten kafayi yemeyeyim diye doktor bana bir Ativan verdi. onun etkisiyle biraz daha sakin bir sekilde hastane odasina tahammul edebildim. hastane odasindaki pencerelerin kulplarinin neden olmadigini gercekten anladigim ilk gun.
cumartesi: daha oncekilerde epey iyi gecen, hatta disarida kahvaltiya cikabildigim ya da kucuk yuruyusler yaptigim bu gun de kendi capinda bir eziyete donustu, cunku (sanirim kortizonun hediyesi olan) huzursuz HER SEY sendromu. buna huzursuz bacak diyorlar ama kalcam, belim, alt bedenim falan surekli -ama surekli- hareket halinde. normal bir zamanda olsa kendimi sokaga atip kosabilirim tabii ama direncim 1 haftalik kedi yavrusu kivaminda olunca bunun da tek cozumu koltukta ya da yatakta her yeri oynatip, bu sebepten hepten yorulup, ama her yeri oynatmaktan dolayi uyuyamayip acikcasi DELIRIR SEKILDE YATMAK.
pazar sabahi: her sey bir nebze daha normale donmus gibi. bunye takibindeyim (daha dogrusu o beni takipte.)